Bir Türlü Çalışmayı Beceremiyorum...
"Ben neden çalışmayı beceremiyorum?" diye kendinize sormadan önce çalışmayı ne kadar istediğinizi bir düşünün. Ders çalışma deyince aklınıza ilk gelen şeyleri bir sıralar mısınız?
Ders çalışmak;
* Sıkıcı bir faaliyettir.
* Zor bir faaliyettir.
* Nefret edilen bir faaliyettir.
* Sınırlayıcıdır.
* Zorunluluktur.
* Çalışılması için istek olması gerekir.
Bunlar daha da arttırılabilir. Peki ya ders çalışma ortamınızı düşündüğünüzde ve kendinizi ders çalışırken hayal ettiğinizde ilk aklınıza gelen şeyler neler oluyor? Aşağıdakilere mi benziyor yoksa?
Ders çalışma ortamı;
* Adeta bir cezaevinin hücresi gibi
* Karanlık
* Sıkıcı
* Dışarısı daha eğlenceli
* Boğucu
* Hayallerimle baş başa kaldığım yer
Şu anda bu yazıyı okurken bile sanırız ki içiniz daraldı ve çalışmak bir kere daha bir eziyetmiş gibi göründü gözünüze...
Tabii ki eziyet gibi gelecektir. Çünkü bu kadar olumsuz mesajın, olumlu bir düşünceye ve davranışa yol açması mümkün değil. Peki aşağıdaki ifadeler size ne hissettiriyor?
Ders çalışmak;
* Çalıştıkça hoşlanılan bir faaliyettir.
* Çalışmayı tamamladıktan sonra keyifleniyorum.
* Engelleri aşmak beni mutlu ediyor.
* Diğer faaliyetleri çalışma sonrasında da yapabilirim.
* Başarılı oldukça isteğim daha da artacak.
Ders çalışma ortamı;
* Hedeflerime adım adım ulaştığım yer.
* Daha eğlenceli faaliyetlerin tadını çıkarabilmem için önceliklerimi gerçekleştirdiğim yer.
* Sorumluluklarımı yerine getirebilmem için gerekli.
* Yeterince aydınlık
* Düzenli
Düşüncelerimiz,davranışlarımıza yön verdiğine göre, siz davranışlarınızı hangi düşüncelerin belirlemesini tercih ediyorsunuz? Kendimize olumsuz mesajlar vermenin bir başka biçimi de “Verimli çalışabilmek için,ders çalışma isteğinin gelmesi gerekir” düşüncesidir. Tıpkı bir ilham gibi ders çalışma isteğini bekleriz ve yıllardır doğru düzgün de gelmemiştir. Unutmayın ki! İsteği yaratan da yok eden de bizleriz. İstek kendiliğinden gelmez. Oysa, başarılı olmak isteyen bazı öğrencilerin ortak yanılgısı şu şekildedir.
Önce ders çalışma isteğinin olması veya gelmesi |
|
Ders çalışmaya başlamak ve çalışmayı sürdürmek |
|
Başarılı
olmak |
Ama istek gelmesi diye bir şey söz konusu olmadığına göre bu durum ve beklenti yıllar boyunca da sürebilir. Ders çalışma isteğinin ortaya çıkabilmesi için şu sıranın gerçekleşmesi sizi hedefinize ulaştırabilir. Çünkü insanlar herhangi bir konuda caba gösterir ve başarılı olurlarsa o konuda yeni denemelerde ve çalışmalarda bulunurlar. Yani önce çalış başarıyı yakala. Gör bak daha istekli olacaksın.
Ders çalışmaya başlamak ve çalışmayı sürdürmek |
|
Başarılı olmak |
|
Ders çalışma isteğinin ortaya çıkması |
Ders çalışmanızı engelleyen “istek bekleme”nin dışında, başka olumsuzluklar da yok değil. Tam masanın başına oturuyorsunuz, zaten zar zor oturmuşsunuz, birden aklınıza gün içerisinde olan bir olay geliveriyor ya da hayallere dalmayı çok seviyorsunuz ve nedense bu hayallere hep ders çalışma masanızın başında dalıyorsunuz.
"ÇALIŞMAK UÇUP GİDEBİLEN BİR ALIŞKANLIKTIR, BIRAKMASI KOLAY,
YENİDEN BAŞLAMASI ZOR BİR ALIŞKANLIK."
V. Hugo
|
Sık sık ara verme ihtiyacı duyuyorsunuz. Bütün bu güçlükleri kolaya dönüştürebilmenin yolu çalışma odanızı, çalışma masanızı yeniden düzenlemekten geçiyor. Bununla birlikte çalışma odanızla eşleştirdiğiniz olumsuzlukları olumluluklara dönüştürebilmeniz için düşünsel düzenlemeye ihtiyacınız var. Bunun için Rehber Öğretmeninizle görüşebilirsiniz.
Son olarak da bazı öğrencilerin 'ders çalışmayı' çok önemli saydığı için en sona bırakma eğiliminden söz edeceğiz. Ders çalışmayı çok önemli bir faaliyet olarak gören bazı öğrenciler, ders çalışma dışındaki önemsiz gördükleri faaliyetleri (müzik dinlemek, telefonla konuşmak, TV izlemek, vb.) bitirip, sonra çalışmanın uygun olacağını düşünmektedirler. Elbette, "çok önemli faaliyet" en sona ve en yorgun olunan saatlere kaldığından genellikle verimli bir çalışma yapılamamaktadır. Böyle bir durumda diğer faaliyetler de keyifsiz bir şekilde ziyan olmaktadır.
Bunun yerine ders çalışma faaliyetini en başa almanızı, bu faaliyeti tamamladıktan sonra diğer faaliyetleri keyifle ve tadını çıkararak yerine getirmenizi öneriyoruz.
Sloganınız "DERSİNİ YAP, KEYFİNE BAK!” olsun.
Özetle başarılı olabilmek için, bu isteğin gelmesini beklemeden önce çalışmaya başlamak gerekiyor. Çünkü çalışmaya neden olan ya da çalışmamaya neden olan her şey bizim zihnimizde oluşuyor. Dünyadaki tüm eylemler önce zihinde başlıyor. Bu nedenle düşüncelerimiz önemlidir ve biz istersek bilinçli bir biçimde düşüncelerimizi kendimiz için yararlı hale getirebiliriz.
İster inanın ister inanmayın düşüncelerimizi biz seçiyoruz.
Her şeyin malzemesi düşüncedir ve düşüncelerimizi değiştirebiliriz.
Eğer ders çalışma davranışı ile ilgili olumsuz düşüncelere sahipseniz doğal olarak davranışlarınız da olumsuz olacaktır.
Olumsuz düşünceleri fark edip onları çürütecek sağlıklı alternatifleri üretebilirsiniz. Çünkü her zaman bir farklı ihtimal daha vardır. Onu bulmak için zihninizi kullanın.
kaynak:mefdershaneleri.com
Başarı İstiyorsan...
Başarıya sadece teknikle ulaşılmaz. Başarıyı yakalamak aynı zamanda bir anlayış ve felsefe geliştirmekle de ilgilidir. İşte size bu konuda yol gösterebilecek öneriler.
Şansa Güvenmeyin
Birçoğumuz için eğitim yıllarında başlayan "başarmak" arzusu, iş yaşamında da peşimizi bırakmaz. Gerek okul çağlarında, gerek iş yaşamında, gerekse hayatta başarılı olmak hepimizin öncelikli amacı.
Herkesin hayattan beklentisi farklı olabilir. Bulunduğu ortam, arkadaş çevresi veya kişiliği de... Önemli olan tüm bu farklılıklar içinde kendimize ait bir dünya kurabilmek ve bu dünyada başarılı olabilmektir.
Başarı da şansın payına güvenmemek gerek. Şans herkes için vardır. Ama başarmak isteyenler kendi şanslarını kendileri yaratır.
Ayakları Yere Basan Hedefler Seçin
Okul hayatında başarısız olmak dünyanızı karartmasın. Başarı, okul yıllarıyla sınırlı değil. Einstein'ın bile başarısız okul deneyimleri olduğunu unutmayın. Ve tabi okul dışı başarılarını da...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu çalışma masa başında boşa geçirilen zaman değil, verimliliğin gerekleri üzerine kuruludur. Ne yazık ki, ülkemizde ve dünyada en yoğun eğitim öğretim programlarını bitirmiş kişilerin bile bu işin bilincine vakti geçince ulaşabilmiş olmaları bizleri böyle bir çalışma yapmaya sevk etti. Bu itibarla yerli yabancı çeşitli kitap, dergi, broşür, gazete, TV programı gibi eğitim araçlarından yararlanarak hazırlanan bu çalışma sınavlara hazırlanan öğrencilerin yanı sıra, okuduğunu, dinlediğini anlamak, bunu gerektiği yer ve zamanda kullanmak isteyen, kısacası başarılı olmak isteyen herkese yöneliktir. Genel anlamda bir öneriler paketi olan bu çalışmanın yaşanan hayata uyarlanabilmesi kişinin iradesini kullanabilirliği ölçüsünde mümkündür.
İradesini olumlu yönde kullanan, geleceğini düşünen, hayatında belli bir amacı olan ve bunun için kullanacağı araçları iyi tayin eden bir kişi bu programı harfiyen uygulayabilir. Netice itibariyle de bu hedefine ulaşmış olur.
Kimi zaman çeşitli gazete ve dergilerde günlük hayattan örneklerle, değişik alanlarda başarılı olmuş mutlu insanların "nasıl başardılar?" temasıyla işlenmiş hayat hikayeleri yer alır. Bir çoğumuz bunları okur ve derin bir iç geçiririz. Ben bu yolu denemek istemedim. Ancak o kişilerin yaptıkları iyi şeyleri "uygulanabilirliği" ölçüsünde aktarmaya çalıştım. Şüphesiz herkesin ortamı, zeka yapısı ve kendisi dışındaki çevresel faktörleri eş değildir.
Tesadüflere Kanmayın
Şu bir gerçek ki, hiçbir başarının temelinde şans yatmaz. Başarıyı tesadüflerle arayanlar büyük bir yanılgı içine düşmüşler demektir. Başarı mücadeleyi, mücadele de özveriyi gerektirir. İnsanlar bir yerlere gelirken mutlaka arkalarına bakmalıdırlar. Baktıklarında da bir şeylere tanık olmalıdırlar. Hedefe ulaşırken arkalarında bıraktıkları izler onların iftihar nedenleri olmalıdır. Çoğu zaman insanlar hayatta karşılaştıkları birtakım zorluklar karşısında yeterince mücadele etmeden pes etmektedirler. Bu yapılabilecek en büyük hatadır. Şöyle bir çevrenize bakarsanız, hayatta başarılı olmuş, takdir görmüş kişilerin tamamının mücadele insanı olduklarını görürsünüz. Çözüm bekleyen sorunlar karşısında onları dev aynasında görüp pes edeyim demeyin. Sizinkinden daha büyük sorunlarla karşılaşmış ama inançla sorunun üstüne gidip çözüme ulaştırmış insanlar olduğunu unutmayın. Zorlukla mücadele etme zevkini tatmayan insanlar pişmemiş aşa benzerler. O nedenle sorunların ve zorlukların kıymetini bilin. Yoksa mücadele edemezsiniz. İşte bu yazı diziyle okurlarımıza bu bilinci vermeyi amaçladık. Zafere ulaşmayı ve bunu belli bir bilincin ışığı altında gerçekleştirmeyi hedefledik. Eğer buna varım diyorsanız, işte önerilerimiz:
Amaç Belirleyin!
Evet, bu belki de başarının ve dolayısıyla önerilerimizin can damarıdır. Hayatta belli ve başarabileceğimiz bir amacınız olmalıdır. Ancak amaç belirlenirken kesinlikle abartılı olunmamalıdır. Yapılabilir, üstesinden gelinebilir bir amaç olmalıdır. Her zaman kendinizin üstündekileri değil, biraz da sizden geride olanları gözleyin. Konumunuzun o kadar da kötü olmadığına inanarak yaşantınıza yön verin. Siz sadece "kendiniz" olarak bir hedef belirleyin. Kişilerin hedeflerinden, amaçlarından kopya çekmeyin. Çünkü siz onlarla muhtemelen aynı şartlara sahip değilsinizdir. Bu durumda mutluluğa ulaşmanız için seçtiğiniz hedef mutsuzluk kaynağı olabilir. Kaş yapayım derken göz çıkartmayın. Bu bağlamak denilebilir ki, hedef belirlenirken en büyük zaman dilimi bu kısma ayrılmalı aceleci olunmamalı şartlar göz önüne alınarak akıllı ve mantıklı bir hedef seçilmelidir.
Sakin bir kafayla düşündüğünüzde neyi yapıp neyi yapamayacağınızı en iyi kendiniz bilirsiniz. Yeteneklerinizi düşünün, gerekirse bir rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmeti alın. Ama mutlaka abartılmamış ve ayakları yere basan bir hedef seçin.
Sosyal Hayatın Önemi
Yeri gelmişken bu yazı dizisini hazırlamaktaki amacımızdan da kısaca bahsetmek isterim. Yazı dizimiz, sadece lise veya yüksekokul sıralarında ders çalışmaya yönelik bazı öğütleri sunmakla sınırlı değildir. Söz konusu çerçevenin dışında sizleri sosyal hayata hazırlamak da var. Doğaldır ki okulda okuyan bir kişi elbette başarıları nispetinde bu hayatın merdivenlerini tırmanacaktır. Ne var ki uğraşılar bu noktada son bulmamakta her yeni adım biraz daha dikkat ve çalışmayı gerektirmektedir. Okulda başarısız olunduğunda hayat bitmiş demek değildir. Einstein'ın başarısız okul deneyimi hep örnek olarak verilir. Ve tabi ki okul dışı başarıları da... Amaç hayatta başarılı olmaktır.
Zaman insanoğlunun elindeki en önemli ve değerli hazinedir. Bu değerli varlığı çok iyi kullanmamız gerekir. Üstelik telafisi de mümkün değildir. Boş geçen her bir zaman dilimi bilin ki geri getirilemeyecek büyük bir kayıp demektir. Zamanı verimli kullanabilmek, düzenli ve programlı bir yaşantıyla mümkündür. Zaten başarılı ve mutlu olmanın temelinde de bu yatmıyor mu?
Adet Yerini Bulsun Diye
Hayatta hiçbir şeyi adet yerini bulsun kabilinden yapmayın. Düşünün bir kez, siz o her ne iş ise, ona zaten belli bir zaman ayırıyorsunuz. İsteseniz de istemeseniz de aklınızı o şey ile meşgul ediyorsunuz. Belki de icraat aşamasında yoruluyorsunuz. Tüm bu efor ortada herhangi bir amaç olmadığında boşa gidiyor demektir. Balı kaşık kaşık yemek varken niçin keçiboynuzuyla uğraşıyorsunuz? Madem aklınızı yoruyorsunuz, o iş için zaman ayırıyorsunuz öyleyse işe yarar bir şeyler üretin. Bu benimdir, deyin. "Bu benim eserim. Bunlar benim uğraşılarımın, mücadelemin ürünü." Bunun huzur ve gururunu yaşayın. Boş değil, dolu dolu geçen size huzur veren zamanlara imza atın. Bunu yapın ki geçen zamana hayıflanmayasınız. Bu o kadar da uzak değil, sizin elinizde. Yapacağınız tek şey, amacınızı belirlemek ve belli bir program çerçevesinde buna ulaşmaktır.
Kararsızlık Mücadeleden Kaçmak Demektir
Hedef belirlerken bir ana amacınız, bir de ona ulaşmada kullanacağınız ara amaçlar olmalıdır. Ana amaçla anlatılmak istenen genel anlamda olup, ne ya da nelere sahip olmak istediğinize bağlıdır. Örneğin tıp fakültesini bitirip yaşamınızı doktor olarak kazanmak ana amacınız olabilir. Ana amacınız buysa ara amaçlarınız okulu başarıyla bitirmek, iyi bir hazırlık dönemi geçirmek, üniversite tercihleriniz arasında tıp fakültelerine öncelik vermek, fen ve biyoloji ağırlıklı öğrenim görmek ve bunlarda başarılı olmak gibi unsurlardır.
Hobi hedeflere gelince...
Kişi doktordur, fakat Alaattin Yavaşça gibi çok başarılı Türk Sanat Musikisi sanatçısı olabilir. Veya Prof. Dr. Deniz Gökçe gibi uzmanı olduğu ekonomi dışında tıpkı yine bir uzman gibi spor yazıları yazabilir. Tüm bunlar ne bir amaç ne de amaca ulaşmada gerekli ara amaçlardır. Bu ikisinden çok farklı ancak ana amaç gibi kişinin vitrinini süsleyen ulaşılmış arzular, yani hobi hedeflerdir.
Ara amaçların sürekliliği kısadır. Günlük, haftalık, aylık ve en fazla birkaç yıllık programa dahil edilebilirler. Öncelik sırası önemlidir. Ana amaca ulaşmada size en çok yardımı dokunacak ara amaçtan başlayıp aza doğru numaralandırırsanız herhangi bir karışıklığa sebebiyet vermemiş olursunuz.
Hedefle inanç arasında sıkı bir bağlantı söz konusudur. İnsan gerçekten inandığı hedefe ulaşır. Ayakları yere basan hedeften söz etmemizin bir nedeni de hedefle inanç arasında baki olan bu sıkı ilişkidir.
Olgunlaştıkça bilgi ve görgüsü arttıkça düşünce bütünlüğü ve gelecek planlarında da aynı yönde değişimler söz konusu olabilir. Bu değişimler kararsızlık ifadesi değildir. Karasızlık mücadeleden kaçmakla eşdeğerdir. Hedefiniz yoksa ortada bir belirsizlik vardır ve zaten bu durumda da herhangi bir şey için karar veremezsiniz. Oysa bizim sözünü ettiğimiz değişim, olgunlaşmanın bir neticesidir. Şimdi ana amacınızı büyükçe bir yazıyla çalışma odanıza asın, bilin ki bu yazıyı her gördüğünüzde beyninizde birtakım uyarılar oluşacak ve bu durum zamanla sizi çalışmaya sevk eden önemli bir unsur haline gelecektir. Ara amaçlarda, yani gündelik çalışmalarda da buna benzer bir uygulama yapabilirsiniz. Örneğin masanızın üstünde çalışmayı teşvik eden ve ileri paketlerde size sunacağımız bazı uyarıları küçük kartonlara yazıp koyun. Bu durum zaman zaman içine düşeceğiniz dalgınlıkları önleyecek, hedefinize ulaşırken dikkatinizi belli bir noktada toplamanıza yardımcı olacaktır.
kaynak: osscografya.com
Dikkat Yoğunlaştırma...
Sürekli "kalan süre bile bir şeyler yapmaya yeterli" diyoruz ancak bu elbette sıkı bir çalışma ve pür dikkat olmayı gerektiriyor.
Etkili bir öğrenme, dikkatin, çalışılan konuya çekilmiş olmasını öngörür. Öğrencinin dikkatini konu üzerinde toplamadan çalışmada direnmesi, boşuna zaman yitirmekten başka bir şey değildir. Bu tür çalışma anlayışı verimli olmadığı gibi; aynı zamanda, öğrencide ders çalışmaya karşı isteksizlik, ilgisizlik, hoşnutsuzluk ve bıkkınlık duygusunun ortaya çıkmasına neden olur.
Dikkati toplama ve konuya yönlendirme alışkanlığı, bütün alışkanlıklar gibi alıştırmalarla kazanılabilen ve geliştirilebilen bir alışkanlıktır.
Bu nedenle dikkati konu üzerinde toplayıp yöneltebilmek için izlenebilecek yollar şunlardır:
1.Çalışma öncesinde, çalışma amacınızı ve çalışma sonunda gerçekleştirebileceğiniz bir hedef saptayın: Kendinize ”Ben bu çalışmayı neden yapacağım?” diye sorarak, o çalışmanın amacını belirleyin. Yaptığınız çalışmanın amacını bilmek, bu işi benimseyip ona sahip çıkmanıza ve kendinizi güdülemenize yardımcı olur.
Çalışmaya geçmeden önce kendinize erişilebilir bir hedef seçiniz ve bu hedefi gerçekleştirmeden bırakmayınız. Hedef doğrultusundaki bu tür bir çalışma kararlılığı, dikkati toplamada itici güç olacaktır.
2.Neyi, ne zaman, nerede ve nasıl çalışacağınıza karar veriniz: Hangi ders daha önce çalışılacak? Çalışılacak ders için hangi yöntemler kullanılacak? Çalışmada kullanılacak araç ve gereçler nelerdir? vb. türdeki soruların yanıtlarını vermeden çalışmaya başlamamak gerekir.
3.Çalışılacak konuya merak duyunuz: Bunun için türlü yollar denenebilir. Örneğin üzerinde çalışılacak konu yeterince bilinmiyor olduğunda ön bilgiler toplama, merak için yeterli sayılabilir. Ancak en etkili yöntem, konuya ilişkin kendimize sorular sormaktır
4.Fiziksel çevrenizi düzenleyin: Öncelikle çalışmanızı uygun bir ışık altında yapınız ve ışık arkadan gelecek şekilde oturunuz.
Çalışma ortamınızın çok sıcak veya çok soğuk olmamasına, oda ısısının 18 C dolayında bulunmasına özen gösteriniz.
Masanızın üzerinde çalışacağınız konuyla ilgili olmayan eşyaların yer almamasına dikkat edin.
Masa dışında, örneğin; koltuk, yatak vb. çalışma yerlerini tercih etmeyin.
Aynı tür çalışmalar genel olarak hep belirli bir yerde (oda, masa gibi) yapınız.
5.Sistemli çalışınız: Dikkati konu üzerinde toplama, aynı zamanda birçok alışkanlığın kazanılmış olmasını da gerektirir. Bu alışkanlıklardan birisi de planlı çalışmaktır. Sistemli çalışmada, çalışma planı hazırlanırken, dikkatin konu üzerinde kolayca toplanmasına yardımcı olabilecek noktaların göz önünde bulundurulması gerekir. Bunu için ders çalışmayı her zaman günün aynı saatlerinde ve aynı yerde sürdürünüz
6.Çalışmada çeşitlilik sağlayınız: Çalışma sırasında okuma, yazma, anlatma, uygulama vb. gibi değişik etkinliklere yer vererek dikkatinizin dağılmasını önleyiniz.
7.Çalışmaya planladığınız gibi zaman yitirmeden hemen geçiniz: Çalışma zamanı geldiğinde örneğin,”10 dakika daha dinleneyim, biraz daha televizyon izleyeyim” türündeki düşüncelerle kendinizi oyalamayınız. Planladığınız saatte canınız istemese bile, kendinizi çalışmaya zorlamalısınız. Bunu için kolaydan zora doğru bir çalışma yolu izlemek ve çalışma tekniği olarak, örneğin, okumak yerine yazarak çalışmak, dikkatin toplanmasına yardımcı olacaktır.
8.Çalışmaya geçmeden önce yeteri kadar dinleniniz: Aşırı duyarlılık, karamsarlık, isteksizlik, bedensek yorgunluk, uykusuzluk gibi nedenlerle beliren bitkinliğe düşmemek için her zaman aynı biçimde olan çalışma yöntem ve tekniklerini uygulamaktan kaçınarak; ders dışı uğraşlarla da yeterince ilgilenip, gerçek anlamda olabildiğince dinleniniz.
9.Dikkatinizi arttırmak için boş zaman uğraşlarından yararlanınız: Bulmaca çözümleri, matematik ve coğrafya bilmeceleri, satranç gibi zihinsel etkinlik gerektiren oyunlar, resim çalışmaları, desen eskizleri vb. türde etkinlikler dikkatin gerektiği anda daha kolay toplanmasına yardımcı olacaktır.
kaynak:tebesir.com
Test Çözme Becerisi Önemlidir...
"Zaman çok azaldı, bu saatten sonra olmaz ki" demeyin bu konuya gereken özeni gösterin. Çok çalışmak bu sınavda başarılı olmak için tek başına yeterli değil. Önemli olan çalıştığını cevap kağıdına aktarabilmek.
ÖSS test tekniğine dayalı sınavdır. Bu sınavda başarılı olmak test çözme becerisi kazanmayı gerektirir. Çünkü bu sınava müracaat eden aday sayısı her yıl artmakta kontenjanlarda sınırlı kalmaktadır. Yani kazanmak her yıl bir önceki yıla göre daha da güçleşmektedir. Bu güçlüğün üstesinden gelmek için adayın sınav süresince yaptığı netlerin yüksek olması gerekir.
Test tekniğine dayalı sınavlarda başarısızlığın nedeni genellikle bilgi eksikliğinden değil, sorulara yaklaşım tarzından veya soru sitiline aşina olmamaktan kaynaklanır. Test tecrübesi sınav sonucunu etkileyen en önemli etkenlerdendir. Test çözme tekniğini iyi bilmek istenen sonucun alınmasını büyük oranda sağlayacaktır.
Sınavdan önce çözülen yüzlerce hatta binlerce sorunun oluşturduğu bilgi birikimi adayın sınavda başarılı olmasını sağlar. Çünkü çözülen her soru gerçek sınav öncesi adaya tecrübe kazandıracaktır. Aday bu bilgi birikimiyle sorulara nasıl yaklaşacağını ve soruları nasıl çözeceğini, hangi yolları kullanacağını, ne kadar süre ayıracağını ve nelere dikkat edeceğini öğrenir.
ÖSS sorularının özellikle yoruma dayalı olması yani bilgiden ziyade öğrencinin bilgi birikimini kullanmayı ölçen nitelikte olması tecrübeli olmayı ön plana çıkarmaktadır. Tecrübe ise çözülen soru miktarıyla ölçülür. ÖSS’de başarılı olmayı hedeflenen adayın test çözerken “bir sorudan ne çıkar canım” diyerek o soruyu yok sayması en büyük hatadır. Çözülen her bir soru tipi aday için bir avantajdır. Sınava hazırlanan adayın çözemediği her sorunun doğru cevabını öğrenmesi gerekir.
18 Adımda Test Çözme Becerisi:
1.Bir konuyla ilgili soruları çözmeden önce o konuyu iyi öğrenmelisiniz. Soru çözerek de öğrenip öğrenmediğinizi kontrol etmiş olursunuz.
2.Amaç ÖSS’de başarılı olmak ise ÖSS niteliğine uygun sorular çözmelisiniz.
3.Soruları kendinize zaman tanıyarak çözün. Çünkü gerçek sınav sadece bilginizi değil bilgi kullanma hızınızı da ölçmektedir. Bu yüzden 180 soru için 180 dakika süre tanınmaktadır.
4.Her sorunun size sınavda sorulabileceğini düşünerek yanıtlamaya çalışın. Çözemediğiniz veya yanlış çözdüğünüz sorunun mutlaka doğru çözümünü öğrenin.
5.Soruyu çok fazla okuyarak zihninizi karıştırmayın.
6.Soruyu çözmenizi sağlayacak soru metninde yer alan önemli kelimelerin altını çizin.
7.Her gün belirli miktarda soru çözmeye çalışın. Soru çözmek sizde bir alışkanlık olsun.
8.Soru kökünü ve soru paragrafını anlamadan şıkları okumaya başlamayın. Önce size verilenleri ve sizden istenenleri iyi belirleyin. Bu sizin cevabı daha kısa sürede ve daha doğru bir şekilde bulmanızı sağlayacaktır.
9.Bütün şıkları okumadan doğru olduğuna inandığınız şıkkı işaretlemeyin. Çünkü bazı sorular sizden en doğru cevabı bulmanızı ister.
10.İki cevap da birbirine benziyorsa, cevap, büyük ihtimalle ikisi de değildir. İki şık birbirinin zıttaysa, bunlardan biri doğrudur.
11.Yanlış olduğuna kesin emin olmadıkça, ilk tahminde bulunduğunuz cevabınızı değiştirmeyin.
12.Doğru çözdüğünüzden emin olmadığınız soru ve sorular varsa o soruya hemen değil de birkaç tane soru çözdükten sonra bakın.
13.Yanlış çözdüğünüz sorulardan ötürü ümidinizi kaybedip karamsarlığa düşmeyin. Çünkü her yanlış çözdüğünüz soru şayet doğru çözümünü öğrenirseniz sizin için bir kazançtır.
14.Çözemediğiniz soruları düşünerek stres yapmayın. Her öğrencinin çözemeyeceği sorular mutlaka çıkar.
15.Uzun paragraftan oluşan soruları “uzun soru zordur” yargısında bulunarak o soruyu okumadan geçmeyin. Paragraf sorularının en önemli özelliği cevabının paragrafın içinde gizli olmasıdır.
16.Paragraf sorularında önce soru kökünü okursanız paragrafı daha kolay ve kısa sürede anlarsınız. Bu ise soruyu daha çabuk çözeceğiniz anlamına gelir.
17.Doğru cevaba daha kısa sürede ulaşmak istiyorsanız yanlış olduğuna inandığınız şıkları hemen eleyin. Kalan şıklar üzerine düşünün.
18.Sayısal sorularda işlemleri mutlaka kaleminizi kullanarak yapın.
kaynak:rehberlik.biz